9 C
İstanbul
Pazar, Mart 26, 2023
Ana Sayfa Edebiyat Öykü TATLI RÜYALAR

TATLI RÜYALAR

 

Nuray Karadağ

Her şey üst üste geldi, umursayanlar için. Bir kadın cinayeti daha işlendi, iki çocuk istismarı daha ortaya çıktı. Sadece yaşadığım kentte olanlardı bunlar. Bir şeyler yapmak istedik, olmadı. Dosyalara gizlilikler geldi, aileler şikayetçi olmadı, istismarcılar korundu, yine her şey kirli bir perdeyle örtüldü. O kirli perdenin kokusundan öğürüp durduk…

Uzun bir yürüyüşe çıktım akşama doğru. Güneş karşıda batmaya durmuşken ışıklarını da gözlerime batırıyordu. Rahatsız olmuyordum, severdim güneşi Şemsiler kadar…

Yol boyunca gördüklerimle oyalandım. Yaya, bisiklet, araç yolları; sayıları gün be gün azalan ağaçlar, zayıflama isteğiyle yürüyüşe çıkmış insanlar, bisiklet süren afili gençler, yirmi metrede bir dinlenmek için banklara oturmuş yaşlılar, bebek arabasında ayaklarını sallayan çocuklar… Herkes ve her şey iyi görünüyordu. Oysa kapalı perdeler ardında neler dönüyordu? Unutmak istiyordum kahrolası bağzı şeyleri.

Eve gittim, şimdilik sığınağıma. Akşam yemeği yemek gelmedi içimden. Bir şişe ev yapımı şarap açtım, güzel kırmızı. Peynir en iyi mezedir derlerdi şarabın yanında, artık inanıyordum. Şarabı yarıladım, racona ters olsa da içimden geldiği ve kendimi umutsuz bir isyankâr hissettiğim için, arabesk dinleyerek…

Şarap gözlerime doldu. Bütün insanlık adına ağladım o gece. Yıldızlar döküldü gözpınarlarımdan. Bencilce değildi ağlayışım, hayret ettim…

Balkonda sigara içiyordum. Şehrin ışıkları gözlerime batıyordu. Birileri küfrederek sevgi sözcükleri savuruyorlardı karşıdaki kafeden çıkarken. Oysa sadece çay içmişlerdi. Bir kere daha şaşırdım.

Sonra perdeleri çektim, temiz sandığım hayatıma kötülükler girmesin diye. Kötü olmak istiyordum oysa, kendimi savunmak için.

Gözyaşlarımı sildiğim peçete adiydi yaşadığım çağ kadar. Gözlerime pis bir kâğıt tozu yapışıyordu. Ucuzdu hayatım peçete kadar. Ekonomik darboğazdan geçiyorduk yüzde doksan dokuzumuz. Eğlendiremezdim kimseyi, fakirlikten. Sıkıcıydım belki bu yüzden. Belki de bir yeni zaman azizesi olduğumu zannettiğim için…

Gökyüzüne sevdalıydım. Belki bu yüzden rüyalarımda uçuyordum hep. Bir yer vardı, okyanus, düş ötesi; herkes arınmıştı sahtelikten. İşte oraya uçuyordum. Egosuz, bensiz, kimliksiz…

Deniz kıyısında yürüyordum. Hafif bir rüzgâr yüzümü okşuyordu. Saçlarım savruluyordu tatlı tatlı. Gözlerimi kapatıp yürümeye devam ediyordum. Ayaklarımın altında kumlar çıtırdıyordu. Sanki kumlara değil evrene basıyordum.

Yunuslar İnsanlar Kadar Zeki Olabilir mi? – Evrim Teorisi Online

Derken bir uçurumun başında buluyordum kendimi. Denize bakıyordum oradan, evrenin sonsuzluğunu iliklerime kadar duyumsuyordum. Ufuk çizgisinde belli belirsiz bir ada görüyordum. Orası cennet olmalı, diyordum.

Kendimi uçurumdan aşağı atıyordum. Ana rahmine yeniden dalar gibi hışımla dalıyordum denize. Derin suların dibinde hayatın hazinesi gizliydi. Öyle inci mercan değildi; sadelikti, saflık, berraklıktı. Gözü doymazların, hırslıların, büyük hırsızların anlayamayacağı şeyler…

Bir ara bilincimi kaybediyordum. Sonra gözlerimi açıyordum. Deniz dibindeki dünya nefesimi kesiyordu. O rengârenk mercanlar, balıklar, yelelerini savura savura koşan deniz atları, denizin tarihini yazan mürekkep balıkları…

Bu güzellikleri de gördüm ya, artık ölebilirim, diyordum. Son nefesimi bırakıp ciğerlerimi tuzlu suyla doldurmak üzereyken iki yunus giriyordu kollarıma. Çekip suyun yüzüne götürüyorlardı beni. Derin bir soluk alıyordum, gün ışığı ciğerlerime doluyordu. Yunuslara sarılıp öpüyordum onları. Neşeyle kikirdiyorlardı. Beraber yüzüyorduk döne döne. Kovalamaca oynuyorduk.

Yoruluyordum. İki yunusa tutunup sırt üstü uzanıyordum, deniz yatağım oluyordu. Gözlerimi kapatıyordum. Yaşayacak günlerim bitmemiş demek, diyordum.

Çığlıklar duyuyordum birden. Gözlerimi açıyordum. Az önce atladığım uçuruma bakıyordum uzaktan. İnsanlar peş peşe, çığlık çığlığa atlıyorlardı denize, benim atladığım yerden. Yüzlerce yunus geliyordu açıklardan. Deniz karışıyordu. İnsanlar ve yunuslar birbirine karışıyordu. Her yunus bir insana yüzgeç uzatıyordu. Yunuslara tutunmuş insanlar bir yunuslara, bir birbirlerine sarılıyorlardı. Bize doğru yaklaşıyorlardı yüzerek.

Hep beraber bir deniz türküsü tutturuyorduk, yunuslar bestekâr. Türkülerle, halaylarla cennet adaya doğru yüzüyorduk. Sonu kimse düşünmüyordu. Herkes o anda, hep birlikte…

 

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

ÇOK OKUNANLAR

FRANSA BAĞIMSIZ DEMOKRATİK İŞÇİ PARTİSİ POİD’İN FEDERAL KONSEYİNİN BİLDİRİSİ!

FRANSA BAĞIMSIZ DEMOKRATİK İŞÇİ PARTİSİ POİD’İN FEDERAL KONSEYİNİN BİLDİRİSİ ÜLKEYİ KAOSA SÜRÜKLEYEN KİM? TABİİ Kİ MACRON VE V. CUMHURİYET! Emeklilik reformları ve işçi düşmanı politikalarıyla birlikte defolup...

TATLI RÜYALAR

  Nuray Karadağ Her şey üst üste geldi, umursayanlar için. Bir kadın cinayeti daha işlendi, iki çocuk istismarı daha ortaya çıktı. Sadece yaşadığım kentte olanlardı bunlar....

GÜLŞEN VE MÜZİK ENDÜSTRİSİ

   Müzik alanın denetimi daha çok organizasyon ve prodüksiyon firmalarının denetimindedir. Bu firmalar müzisyenlerin kendi dışlarında hareket etmesini istemedikleri gibi siyasi iktidarı elinde tutanlarla mücadele...

BÜYÜK ALEVİ KURULTAYI VE HAYAL KIRIKLIĞI

  Esat Korkmaz   Büyük Alevi Kurultayı, gerçekleştirildi: binleri topladı örgütlerimiz bu bir başarıdır ama canları bir araya getirmek her şey değildir. Kurultay, bir saati aşan bir...

SON YORUMLAR

Ikbal kaynar on SALİH BOLAT VEFAT ETTİ
Mehmet Konyali on GICIR GICIR
Bilgehan Oğuz on “ÖDÜL SİSTEMİ”
Rasim Aşın on “ÖDÜL SİSTEMİ”
Ikbal kaynar on 46’LI
Yuksel on HIDIR DAYI
Gülbahar Yılmaz on ABU
Mustafa Düzgün on İZLER
B.Nur Erkoç on İZLER
Nur Erkoç on ASKIDA EKMEK
Özgür BAŞKAYA on #YargıtayTahliyeEt
Prof. Dr. İbrahim Bozkuş on HAŞHAŞ GAZETESİ VE KAYMAKAM ABDÜLKADİR AKSU
Ikbal kaynar on ŞİİRİM ISITIR SENİ
gulhan genc on ASKIDA EKMEK
Perihan sever dirican on BOŞ EV
Rafet Canpolat on BOŞ EV
Atilla IŞIK on BOŞ EV
Deniz on BOŞ EV
Arif Sürücü on ASKIDA EKMEK
Perihan sever dirican on ASKIDA EKMEK
Neslihan Sultan on ÖZLEDİĞİM ÇINAR ALTI
Neslihan Sultan on ÖZLEDİĞİM ÇINAR ALTI
Neslihan Sultan on ÖZLEDİĞİM ÇINAR ALTI
Neslihan Sultam on ÖZLEDİĞİM ÇINAR ALTI
Gökhan GURBETOĞLU on ÖZLEDİĞİM ÇINAR ALTI
Gürel SÜRÜCÜ on HAYIR BABA TÜRBESİ
İlter koçak on HAYIR BABA TÜRBESİ
Fikret Ökmen on GUNDİ
Perihan sever dirican on GUNDİ
Hatem on GUNDİ
Selim DURMUŞ on GUNDİ
Hüseyin Ceylan on BERBER  
Tacettin Mert on İŞÇİ
Tacettin Mert on AGORA MEYHANESİ
Gökhan GURBETOĞLU on ANNE ÖP DENİZİ
Songül on ŞİDDET
İsmet Çallıbay on ANNE ÖP DENİZİ
Erdem KAYA on İKİ ARADA BİR DEREDE
Gürel Sürücü on ŞİİRE DAİR ÖNERİLER (2)
Hulusi keleş on AYRIK OTU
Gürel on AYRIK OTU
Mehmet İşbitiren on AYRIK OTU
Bir amatör futbolcu on AMATÖR TİYATROCULARIN DRAMI
Hasan GÜL on KUTSAL EKMEK