‘’Holywood’un Spartaküs’ü’’ Kirk Douglas, 103 yaşında hayatını kaybetti. Douglas’ın bütün dünyaca tanınması 1960 yılında oynadığı Spartaküs filmiyle olmuştu. Bu filmin yasaklı senaristini savunarak Amerika’da karanlık bir döneme son vermişti. 15 yıldır süren korkunç bir sansürü ve cadı avını ‘’Spartaküs benim’’ diyerek bitirmişti. Jül Verne’in korkusuz zıpkıncısı Ned Land’ı ve Vincent filminde de sanat hegemonyasına meydan okuyan Van Gogh’u da oynamıştı; ama Spartaküs filminde kılıcıyla gerçek hayattaki karanlığı da yırtmıştır.
Savaş sonrası Amerika’da komünizm karşıtlığı üzerinden korkunç bir baskı ortamı oluşturuldu. Özellikle sanatçılar, yazarlar, medya ve sinema çalışanları hedef alındı. Komünistler, komünistlerle iş yapanlar, komünist diye ihbar edilenler, sorgulandılar, itiraflara ve ihbarlara zorlandılar. Komünist veya sempatizanı diye fişlenenlere hiçbir yerde çalışma ve yaşama hakkı tanınmadı. Hollywood’da fişlenenlerin sayısı 300’den fazlaydı Kara Listeye alınanlar arasında Charlie Chaplin ve Orson Welles de vardı. FBİ, Chaplin’in bir salon bolşeviği olduğunu not etmişti. Chaplin 1952 yılında Amerika’dan kaçmak zorunda kaldı. Savcılık Chaplin’in ABD’ye girişinin yasaklandığını açıkladı. Orson Welles ise 1947 yılında kaçmıştı: O da ‘’radikal fikirlerinden dolayı kara listedeydi.
Sorgulamaları, kongre(meclis) adına bir komite yapıyordu.(Amerika karşıtı Faaliyetleri İzleme Komitesi) Yüzlerce kişi çağırıp sorguladı. Sorguya çağrılanlardan, 10 yönetmen, oyuncu ve senarist soruları cevaplamayı reddettiler. (Bunlara ‘’Holywood onlusu’’ denecekti). Cevaplamayı reddedenler hapis ve para cezasına çarptırıldılar. Aleyhlerine bütün medya ve sinema dünyası harekete geçirildi. On kişiden biri de senarist Dalton Trumbo idi. Trumbo, 1947 yılında listeye alınmadan önce Hollywood’un en başarılı ve en çok kazanan senaristlerinden biriydi. 1950 yılında cevap vermeyi reddettiği için hapse atıldı. Hapisten çıktıktan sonra hem gerçek hayatta kendini gizlemek zorunda kaldı hem de senaryolarını sahte isimlerle yazmak zorunda kaldı. Başka isimlerle yazdığı iki senaryosu Oscar aldı. Senaryoları Robert Rich takma adıyla yazmıştı.
1960 yılına gelindiğinde bu senaryoları Dalton Trumbo’nun yazdığı biliniyordu. Ancak Trumbo ve listedekiler üzerinde korkunç baskı, tehdit ve ambargolar devam ediyordu. İşte o yıl, Kirk Douglas kılıcını çekti. Howard Fast’ın Spartaküs romanını alıp Trumbo’nun evine geldi. Herkesin veablı gibi kapısından geçmeye korktuğu Trumbo’yla yüz yüze konuşarak Spartaküs senaryosunu yazmasını teklif etti. Film çekimleri sırasında, senarist olarak Trumbo’nun gerçek adının yazılacağını söyledi. Yapımcılardan ve yönetmen Anthony Mann’dan itirazlar gelince Douglas, ‘’bensiz bu fimi çekemezsiniz Spartaküs benim’’ diye cevapladı yönetmeni kovup yerine Stanley Kubrick’le devam etti. Trumbo’nun gerçek isminin yazılacağı duyulunca, medya kuruluşlarından, sinema tekellerinden tehditler geldi. Filmin hiçbir sinemada gösterimine izin vermeyeceklerini söylediler.
Tabii Douglas hiçbir tehdide aldırmadı. Film Trumbo’nun da adıyla gösterildi. Kara liste delinmişti. Ondan sonra listedekiler üzerindeki ambargolar fiili olarak kalktı. Film bütün dünyada izlendi. Cesur Spartaküs’ün isyancı,onurlu hikayesini tüm dünya hayranlıkla izledi. 13 sene Trumbo’ya ambargo uygulayan Holywood, filmine dört dalda Oscar verdi ama senaryo dalında yine de aday göstermemişlerdi. Sonuçta Kirk Douglas, Saprtaküs’ün kılıcını gerçek hayatta eline almış, tüm korkakların, despotların, muhbirlerin yüzlerine birer çizik atmıştı.
Bu yazıda amacım, Douglas’ın 103 yıllık hayatını anlatmak, Holywood’a yaptığı müdahaleyi abartmak değildi. Kirk Douglas’ın tavrının önemini göstermek için, Bugün özgürlük adına baş tacı edilen bazı yazarlar, romanlar ve filmler hakkında da bir iki cümle yazayım : Dalton Trumbo 1950 yılında hapse girdi. Aynı yıl, George Orwell ölmüştü. Üzerinden bir liste çıkmıştı. Orwell çevresindeki yazar, sanatçı ve bilim adamlarını İngiliz istihbaratına ihbar ediyordu bu listede. Listede, Amerika’nın kara listesinden kaçan iki kişinin de ismi vardı; Charlie Chaplin ve Orson Welles. Trumbo’nun hapisten çıktığı 1951 yılında CIA, Orwell’in karısını ziyaret edip Hayvan Çiftliği kitabının film haklarını satın aldı. Film CIA fonlarıyla çekildi. Tüm medyada filmi öven yazılar yazdırıldı. Yine 1984 filmi için de 1956 yılında Amerika ve dünyada tanıtılması için CIA kuruluşu olan Kültürel Özgürlük Amerikan Komitesi devreye girdi. Bu gün bu Orwell’in bu iki romanı, Türkiye’deki okullarda en çok tavsiye edilen ve öğrencilere aldırılan kitaplar. Tüm bunlar özgürlük adına yapılıyor tabii. Amerika’daki kara liste zamanında, kara derili insanlara ırk ayırımı yapılıyordu. Kirk Douglas kılıcıyla sahtekar ikiyüzlülerin maskelerine bir çizik atmıştır. Sahte özgürlükçülerin gerçek renkleri o çiziğin arkasından görünmektedir.
[…] Kaynak: niçin.biz […]