9 C
İstanbul
Salı, Eylül 26, 2023
Ana Sayfa Edebiyat Deneme KÜLEBİ ŞİİR ÖDÜLÜ ÜZERİNDEN ÖDÜLLER VE SANAT

KÜLEBİ ŞİİR ÖDÜLÜ ÜZERİNDEN ÖDÜLLER VE SANAT

KÜLEBİ ŞİİR ÖDÜLÜ ÜZERİNDEN

ÖDÜLLER VE SANAT

                Yüzlerce yıldır okunan ve gelecekte de okunacak edebi eserlerin hiçbirisinin bir ödüle ihtiyacı olmamış ve bundan sonrakilerin de ödüllere ihtiyacı olmayacaktır. Cahit Külebi adına, Niksar Belediyesi’nce verilen şiir ödüllerinin, ilk verildiği günden bu yana sanatçının / şairin sanat anlayışına, dünyaya bakış açısına hiç bakılmaksızın, sadece verenlerin dünyaya bakış ideolojileri ile verildiğini görmek çok ama çok üzücüdür ve ödül gerçeğini de tüm çıplaklığı ile gözlerimizin önüne sermektedir.

                Cahit Külebi’nin yazdığı şiirlerinin temelini; halk, doğa ve kadınlar oluşturmaktadır. Ancak onda memleket sevgisi ( vatan sevgisi değil, bu iki sözcük (kavram) farklı anlamlar taşır bunu sakın göz ardı etmeyelim) şiirinin içerisinde hissedilen bir coşkuydu. Hiçbir zaman ideolojik bir bakış açısı değil, insan sevgisi, doğa sevgisi ile harmanlanmış dağlardan, ovalardan renkler, kokular taşıyan şiirlerdir. Karacaoğlan’ın sesini duyarsınız şiirlerinde  ancak modern bir sestir onun sesi.

                Külebi şiiri toplumcudur( kendisine göre ise ağırlıklı olarak halkçıdır şiiri ) : iyimser, neşeli, hüzünlü ve gerçekçi bir havada sarar okuyanı. Külebi şiirine dair daha bir çok şey yazılabilir ancak, onun adına verilen şiir ödülünün her sene vatan sevgisi motifli bir şiire hem de duru bir türkçe ile yazan bu şairimize nispet edercesine eski sözcükler serpiştirilmiş şiirlere verilmesi de Külebi’nin kemiklerini sızlatıyordur inanın.

                Külebi, yaptığı açıklamalarda şiir dilini ve yazı serüvenini şu sözlerle aktarmıştır: “Ben hep yaşamdan yola çıktım. Bunun içindir ki hadi övünelim, Anadolu’nun türküsünü ilk kez başkalarından ayrı bir biçimde söyledim. Gerçekleri anlattım. Gücüm yettiğince de içine şiir katabildiğim için, bu tutumumu beğenmeyen art düşüncelilere, küçümseyicilere rastlamadım. Bugün 20 yaşında yazdığım şiirler bile güncelliğini tüketmiyorlarsa, elbette başka niteliklerinin yanı sıra bu sürekli gerçeğin kalıcılığından güç alıyorlar.”

                “Benim şiirim halkçıdır. Toplumculuk da halkçılığın içinde yer alır. Halkçılık, toplumculuktan daha geniş ve kapsamlıdır. Elbette benim şiirimde, herhangi bir belirtisi yoktur. Herhangi bir belirtiye dayanarak da şiir yazmıyorum. Toplumcu ülkelerde de artık öğreti açısından şiir yazma modası gittikçe azalmaktadır. Ama toplumculuktan çok halkçılığı benimsemiş bir insan olduğum için toplumculuğuma gölge düşürmenin yanılgı olduğunu belirtmek isterim. Ben halkçı bir şairim.”

                Prof. Dr. Abdullah Şengül, Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğünde Cahit Külebi maddesinde şöyle anlatır Külebi’yi: “Türk edebiyatının Anadolu’dan yükselen bu önemli sesi, Türk şiirinin 1940-1950 yılları arasında gerçekleşen yeni şiir anlayışının önemli bir ismi oldu. Cumhuriyet’in ruhuna uygun, memleket gerçeklerini anlatan, halkı ve konuştuğu dili önemseyen, yaşadığı hayatı bütün yönleriyle ama coşkun bir şekilde anlatmayı esas alan lirik şiirler yazdı. Klasik şiirden Baki’yi, halk şiirinden Karacaoğlan’ı beğeniyle okuyan Cahit Külebi, çağdaşları arasında Nurullah Ataç ve Ceyhun Atuf Kansu’yu diğerlerinde farklı bulduğunu sık sık dile getirdi.”

                Şimdi bir de onun o güzel şiir dilinden bir şiiri örnek olarak okuyalım;

ÖLÜMLÜ İNSANLAR İÇİN

Hepiniz öleceksiniz!
Tanrı katına çıkacaksınız utanmadan!
Ruhlarınız koyup kaçacak sizi!
Topraklara gömüleceksiniz.

Kurtlar, böcekler, solucanlar
Sevinçle saldıracak üstünüze.
Elleriniz bomboş kalacak,
Kimse bakmayacak resminize.

Sevilmiş kadınların hayali
Dumanlar gibi dağılacak;
Faydaydı, şöhretti, merhametti
Semtinize uğramayacak.

Gözleriniz yok artık!
Dünyamızı göremeyeceksiniz!
Okşamak, gülmek, konuşmak
Yok olmuş bir selde yüzeceksiniz,

Yavaş yavaş çürüyeceksiniz.

                Evet bilesiniz ki hepiniz ” Faydaydı, şöhretti, merhametti / Semtinize uğramayacak.” ” Yavaş yavaş çürüyeceksiniz.” Öyleyse bu usta şairin ismiyle verdiğiniz bu ödüller de neyin nesidir beyler. Siz sanat bilmezler topluluğu musunuz? Siz hiç şiir nedir sorusunu kendinize sormadınız mı? Onu bırakın, şair kendi ağzıyla söylüyor, şiir öğretici dille yazılmaz diye, bunu da mı okumadınız sizler? Hadi onu geçiyorum da Külebi’nin jüride ki oğluna ne demeli.  Ne demek istediğimi daha iyi anlamanız için en iyisi mi  ödül alan şiirlerden bir kısa örnek okuyalım;

” KIZILELMA ÜLKÜNÜ MAVİ DÜŞTE BUL YÜRÜ

Hüzünlenme, gamlanma, tarihleri aşan Türk

Destanlarla şan bulan, zaferlerle coşan Türk

Altaylardan Tuna’ya, at üstünde koşan Türk

Bağlamayla, kavalla, çal ezgini yol yürü

Kızılelma ülkünü, mavi düşte bul yürü

Viyana’dan Fizan’a nizam verdik aleme

Adaleti yazdırdık, yürek yürek kaleme

Hoşgörüyle, sevgiyle, durduk Hakk’a selama” ( Süleyman Koral- Kahramanmaraş / 2018 yılı birincisi )

                Bence daha ölmeden çürümüş bunlar… bu sistemin çarkları arasında. Herkes kendi ideolojik bakışına, kültürel algısına göre ödül dağıtıyor; peki şairin sanatı, dünyaya bakışı hiç önemli değil mi?

                İşte biz bu yüzden ödül sistemine karşıyız. Ne diyor Külebi; ” Bugün 20 yaşında yazdığım şiirler bile güncelliğini tüketmiyorlarsa, elbette başka niteliklerinin yanı sıra bu sürekli gerçeğin kalıcılığından güç alıyorlar.” Gerçekçi şiirin, toplumcu şiirin zaten ödüle ihtiyacı yoktur. Onu ödüllendiren tek gerçek vardır o da okuyucularının şairi yıllarca yanında taşıyıp, gelecek nesillere sürekli armağan etmesidir.

                Sanat adına verildiği iddia edilen ve artık kültür emperyalizminin bir oyuncağı haline gelerek,  pazarlama yöntemlerinden birisi haline dönüşen ödüllerin, okurlar üzerinde hiç bir etkisi kalmamıştır. Buna bence Nobel Edebiyat Ödülü de dahildir ki bu düşünceye kapılmama sebep olan şey de Yaşar Kemal gibi bir yazarımız dururken, Orhan Pamuk gibi bir yazara bu ödülün verilmiş olmasıdır.

                Ödüller ne sanata ne de sanatçıya bir katkı sağlamaz. Gerçek sanatçı, kendisini sanatla yoğurarak, toplumsal bir gerçeklikte, ideolojik çıkmazlara girmeden, halka gerçeği anlatan kişidir. Popüler kültürün tüm çabalarına rağmen, gerçek sanatçılar yüzyıllarca yaşamaya devam ediyor ve edeceklerdir. Diğerleri ise piyasa malı olarak kalacaklar ve tükenip gideceklerdir.

Gökhan Gurbetoğlu

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

ÇOK OKUNANLAR

TGC-TYS-PEN Yazarlar Derneği basın toplantısı düzenliyor

“İnsanlık suçunda zaman aşımı olmaz!” Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye Yazarlar Sendikası ve Pen Yazarlar Derneği Sivas'ta 2 Temmuz 1993'te 33 yazar, aydın ve sanatçının gericiler...

Türkiye Yazarlar Sendikası FeshaneArt’ta Sanatçıların Yanında

Türkiye Yazarlar Sendikası FeshaneArt’ta Sanatçıların Yanında Türkiye Yazarlar Sendikası, öteden beri çağdaş sanat eserlerine yönelik gerici saldırı ve baskılarla, sergi düzenleyicileri ve sanatçılara karşı açılan...

Maya e-dergisinin beşinci sayısı yayına girdi!

Maya Sanat Kültür Kolektifinin hazırladığı  Maya e-derginin beşinci sayısı yayına girdi. Bu sayıda Sanat ve Irkçılık başlığına dair yazılar ve Şiirler, Öyküler ve teorik yazılarla ufuk...

Demokrasi güçleri dayanışma gecesinde buluşuyor!

Cumhuriyet, Birgün ve Evrensel gazetelerinin oluşturduğu dayanışma platformu, 16 Eylül’de TELE1 ile dayanışma gecesi düzenliyor. Etkinliğe bilet almak için tıklayın. Türkiye, Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde 180...

SON YORUMLAR

Muge on  OKUMAK
Sabiha yılmaz on  OKUMAK
Ikbal kaynar on SALİH BOLAT VEFAT ETTİ
Mehmet Konyali on GICIR GICIR
Bilgehan Oğuz on “ÖDÜL SİSTEMİ”
Rasim Aşın on “ÖDÜL SİSTEMİ”
Ikbal kaynar on 46’LI
Yuksel on HIDIR DAYI
Gülbahar Yılmaz on ABU
Mustafa Düzgün on İZLER
B.Nur Erkoç on İZLER
Nur Erkoç on ASKIDA EKMEK
Özgür BAŞKAYA on #YargıtayTahliyeEt
Prof. Dr. İbrahim Bozkuş on HAŞHAŞ GAZETESİ VE KAYMAKAM ABDÜLKADİR AKSU
Ikbal kaynar on ŞİİRİM ISITIR SENİ
gulhan genc on ASKIDA EKMEK
Perihan sever dirican on BOŞ EV
Rafet Canpolat on BOŞ EV
Atilla IŞIK on BOŞ EV
Deniz on BOŞ EV
Arif Sürücü on ASKIDA EKMEK
Perihan sever dirican on ASKIDA EKMEK
Neslihan Sultan on ÖZLEDİĞİM ÇINAR ALTI
Neslihan Sultan on ÖZLEDİĞİM ÇINAR ALTI
Neslihan Sultan on ÖZLEDİĞİM ÇINAR ALTI
Neslihan Sultam on ÖZLEDİĞİM ÇINAR ALTI
Gökhan GURBETOĞLU on ÖZLEDİĞİM ÇINAR ALTI
Gürel SÜRÜCÜ on HAYIR BABA TÜRBESİ
İlter koçak on HAYIR BABA TÜRBESİ
Fikret Ökmen on GUNDİ
Perihan sever dirican on GUNDİ
Hatem on GUNDİ
Selim DURMUŞ on GUNDİ
Hüseyin Ceylan on BERBER  
Tacettin Mert on İŞÇİ
Tacettin Mert on AGORA MEYHANESİ
Gökhan GURBETOĞLU on ANNE ÖP DENİZİ
Songül on ŞİDDET
İsmet Çallıbay on ANNE ÖP DENİZİ
Erdem KAYA on İKİ ARADA BİR DEREDE
Gürel Sürücü on ŞİİRE DAİR ÖNERİLER (2)
Hulusi keleş on AYRIK OTU
Gürel on AYRIK OTU
Mehmet İşbitiren on AYRIK OTU
Bir amatör futbolcu on AMATÖR TİYATROCULARIN DRAMI
Hasan GÜL on KUTSAL EKMEK