9 C
İstanbul
Salı, Haziran 6, 2023
Ana Sayfa Anı KAYPAKKAYA'NIN KASKETLİ FOTOĞRAFININ HİKAYESİ

KAYPAKKAYA’NIN KASKETLİ FOTOĞRAFININ HİKAYESİ

12 Mart askeri darbesinden sonraki günlerdi. Solun bilinen isimleri, Malatya’ya örgütlenmek ve gizlenmek için geliyorlardı. Biz de gelenleri önceden belirlediğimiz köylere ve mekânlara yerleştiriyorduk. Tam gününü hatırlamıyorum ama, sanırım Kürecik dağları kar alacasıydı İbrahim Kaypakkaya’yı Hallahort Mehmet Ali’nin evine götürdüğümüzde. Akrabalarımızdan İbrahim Erdoğan beni aramış ve evlerinde iki misafirimin olduğunu söylemişti. Oraya gittiğimde karşıma daha önceden tanıdığım Oral’la, (Oral Çalışlar) Dev-Genç’in son kurultayında tanıdığım İbrahim Kaypakkaya çıktı. Sorun aynıydı. Önce tebdili kıyafet sonra kimlik . Ben üstümdeki elbiseleri Oral’la değiştirdim. Kaypakkaya’ya ise ilginç bir kıyafet denk düştü. O günlerde akrabam İbrahim (Erdoğan)’lerin evinde alacak-verecek meselesi nedeniyle İran’dan getirilip rehin tutulan bir İran’lı genç kalıyordu. Onun kıyafetlerini İbrahim’e uygun gördük. Gencin adını da hatırlıyorum: Feyzullah.

Feyzullah’ın üzerindekileri çıkarıp İbrahim’e giydirdik. O ünlü kasketi de kafasına geçirmişti, Malatya Mücelli caddesindeki evin hemen karşısındaki Foto Kemiksiz’e gittik. Fotoğraflar çekildi, kimlikler hazırlandı. Bundan sonra Mehmet isimli bir arkadaş İbrahim’i Hallahort Mehmet Ali’ye götürdü. Daha sonra sembol olan kasketli fotoğrafın kısa öyküsü bu. Dikkat edilirse Kaypakkaya’nın başındaki kasket Türkiye’deki kullanılan kasketlere benzemez. Sebebi o İran’lı Feyzullah’ın kasketi olmasındandır.

Malatya merkezde yaşayan herkesin tanıdığı bu ünlü fotoğrafçı dükkanını bilir. Malatya da yaşayan çoğu ailenin Foto Kemiksiz imzalı fotoğrafı vardır. Ermeni bir fotoğrafçı olan Foto kemiksiz seksenden sonra yurt dışına çıkıp Fransa’ya yerleşti. 

Bunun yanında İbrahim Kaypakkaya, Aydınlık grubundan ayrılık yazısı olan “Şafak Revizyonuna” yazısını Küreçik’te bizim evde yazdı. Üç dört farklı ve renkli kalemle yazılmış bir yazıydı. Malatya postanesinde yazıyı gönderdikten sonra, Şafak grubuyla hiç ilgim kalmadı dedi.  

Benim İbrahim Kaypakkaya ile yaşadığım anıların bir kısmı böyle.

3 YORUMLAR

  1. Bu ya yazı ile ilgili olarak size 20 Mayıs 2022 günü bir yorum gönderdim.
    Sayfa yöneticisinin yorumumu bir an önce yayınlamasını bekliyorum.
    Yayınlanmayacaksa yorumum, sebebinin bildirilmesini rica ediyorum.

    • Sn. Gürel Sürücü,
      Cevabı için yazara, mesela bir ay gibi makul bir süre tanımanızı anlıyorum.
      Yazar, yazıma bu süre içinde cevap verirse, yazımı onun cevabıyla birlikte yayınlarsınız.
      Ama, yazar yazıma cevap vermez ise, o durumda yazımı yorum olarak yayınlamanızı rica ediyorum.

  2. Gürel bey merhaba,
    Eleştirel yazımı 18 Haziran günü CEVAP VER kutusunda paylaşmıştım.
    Bir eksiklik olduysa diye düşünerek aşağıda tekrar paylaşıyorum.
    Selamlarımla
    ————————————————————————————————–
    Sn. Süleyman Kırteke,
    20.05.2022
    Kitabın hayırlı olsun. Bir bölümünde İbrahim Kaypakkaya’nın şapkalı fotoğrafının hikayesini yazmışsın. Tamamen beni ilgilendiren bu bölümde gerçekle alakası olmayan hayal ürünü yazına cevap vermeden edemedim. Amacım senin yazını yayınlamak değil, benim bu konuda ne yaptığımı insanlara bildirmektir.
    Birgün Oral çalışlar adında bir arkadaş yanında kısa boylu kumral birisiyle bize geldi. Tanıştık, adının İbrahim Kaypakkaya olduğunu söyledi. Sessiz ve ciddi biriydi. O zaman babam (İbrahim Erdoğan) da evdeydi. Yemekler yendi, sohbete başladık. Oral konuşuyor, İbrahim hep suskun. Bu böyle üç-beş gün devam etti. Sonunda Oral bana “Mahmut, ben gidiyorum, İbrahim sana emanet” dedi ve onu garajlara bırakıp döndüm.
    Biz, o zaman Tekmezar Mah. Akbaba Sokakta tek katlı bir evde oturuyorduk. Senin o bahsini ettiğin ve adına iddiayla “Feyzullah” dediğin İranlı Eynullah’ı ise bir önce oturduğumuz Ferhadiye Mahallesinde acentacı Beşir’in evindeyken babam bize getirmişti. Ayrıca, dediğinin aksine biz hiç Mücelli Caddesinde oturmadık.
    Neyse, aradan birkaç zaman geçti. Bir gün İbrahim bana kırsala gideceğini, yeni bir kimlik için köylü kıyafetli bir fotoğraf çektirtmek gerektiğini söyledi. Bu arada, çantasından, evinden getirdiği bir Çorum stili şapka, bir ceket pantolon çıkardı, bunları giydi ve fotoğraf çektirmek üzere Kışla Caddesinde bulunan Foto Sümer denen tanıdık bir fotoğrafçıya gittik. İşimiz bittikten sonra çekilen fotoğrafın arap’ını da alıp eve doğru yöneldik.
    Birkaç zaman sonra benim askere gitmem gerekiyordu. Bunu İbrahim’e söyledim. Gerekçe olarak ta babamın sağlığının yerinde olmadığını, eve bakacak bir tek ben olduğum için de askerliğin hep engel olarak önüme çıkacağını söyledim. O da bana hak verdi. Babam beni garajlara götürdü. Biletimi aldı, koltuğa oturdum. Camdan babama bakarken babamı bu son görüşüm hissi beni üzdü. Gerçek te öyle oldu.
    Sonradan öğrendiğime göre, İbrahim babama hangi otobüsle gittiğimi sormuş ve bir taksi tutarak otobüse yetişmeye çalışmış. Hatta Gürün’e kadar peşime düşmüş ama otobüse yetişemeyip geri dönmüş. Niyeti gideceği yere beni de götürmekmiş.
    Şimdi gelelim senin gazetedeki yazına:
    1. İbrahim’i Hallahort M. Ali’nin evine götürüyorsun. Daha sonra akrabam dediğin İbrahim Erdoğan, yani benim babam, seni çağırıyor. Daha önce Hallahort’larda gördüğün Oral’ı ve İbrahim’i bize gelince hatırlıyorsun. Bu nasıl bir kopuk bağlantı?
    2. O evde kaldığımızda, bahsettiğin o “İranlı genç” yoktu.
    3. İranlı genç Eynullah şişman ve İbrahim’den boyluydu. Eynullah’ın elbisesini sen nasıl uydurdun İbrahim’e?
    4. Foto Kemiksiz Fransa’ya gitti diyorsun. Halbuki İstanbul’a yerleşti. Sirkeci semtinde fotoğraf malzemeleri satan bir dükkân açtı. Ziyaretine gittim kaç kere.
    5. Senin evin Kürecik’te değildi. Malatya merkezde Turan Emeksiz Lisesinin yakınında bir evde oturuyordun.
    Oral Çalışlar yıllar sonra bana bir kitap yazacağını, bu kitapta İbrahim Kaypakkaya’nın şapkalı fotoğrafından bahsedeceğini, bunu da benim yaptığımı söyleyerek benden bilgi istedi. O zaman Oral Cumhuriyet gazetesinde köşe yazarıydı. Gittim, Şişli’de Cumhuriyet gazetesine, Oral’ın odasında yazdım.
    Şimdi sana yakıştırmıyorum ama sen kendine yakışan bir yalan dünyası kurarak böyle bir şeye tevessül ettin. Bana bir şey olmadı ama sen kendine yazık ettin belki. Bu arada, eğer olumsuz cevap verirsen hakkında çok yazacağım şeyler de var…
    Mahmut Erdoğan

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

ÇOK OKUNANLAR

Bölük Pörçük Anılar Kitabı Üzerine!

      Türkiye’ deki askeri darbelerin etkilerini Almanya’da yaşayan, Türk mültecilere kurumsal olarak destek olurken Essen Üniversitesi’nde araştırmacı olarak çalışan Salih Yiğit anılarını Bölük Pörçük...

UÇ’LAR  ARASINDA

UÇ’LAR  ARASINDA (Siyasal Yakınlaşmalar Tarihçesi) Hafıza tazelemek iyidir. Türkiye’deki siyasal eğilimler arasındaki bazı yakınlaşmaları anımsatan bu yazım, yirmi dört yıl önce, 16 Mayıs 1999’da Radikal’in pazar...

TEORİ VE PRATİK ÜZERİNE DEĞİNİLER

  Teorinin düşünceden mi veya pratikten mi doğduğu tartışması bu gün gösteriyor ki teorinin pratikten doğduğu gerçeğinin yakıcılığıdır. Teori merkezine maddi yaşamı almadığı sürece toplumsal...

 OKUMAK

Editörün Notu: Köy enstitülü bir anadan 90’lı yaşların hayıflanma notları  OKUMAK  “Okumak gerek evlat, falanı filanı bırakıp okumak gerek.” Gençlerin, kitap okumanın nelere kadir olacağının bilincinde...

SON YORUMLAR

Sabiha yılmaz on  OKUMAK
Ikbal kaynar on SALİH BOLAT VEFAT ETTİ
Mehmet Konyali on GICIR GICIR
Bilgehan Oğuz on “ÖDÜL SİSTEMİ”
Rasim Aşın on “ÖDÜL SİSTEMİ”
Ikbal kaynar on 46’LI
Yuksel on HIDIR DAYI
Gülbahar Yılmaz on ABU
Mustafa Düzgün on İZLER
B.Nur Erkoç on İZLER
Nur Erkoç on ASKIDA EKMEK
Özgür BAŞKAYA on #YargıtayTahliyeEt
Prof. Dr. İbrahim Bozkuş on HAŞHAŞ GAZETESİ VE KAYMAKAM ABDÜLKADİR AKSU
Ikbal kaynar on ŞİİRİM ISITIR SENİ
gulhan genc on ASKIDA EKMEK
Perihan sever dirican on BOŞ EV
Rafet Canpolat on BOŞ EV
Atilla IŞIK on BOŞ EV
Deniz on BOŞ EV
Arif Sürücü on ASKIDA EKMEK
Perihan sever dirican on ASKIDA EKMEK
Neslihan Sultan on ÖZLEDİĞİM ÇINAR ALTI
Neslihan Sultan on ÖZLEDİĞİM ÇINAR ALTI
Neslihan Sultan on ÖZLEDİĞİM ÇINAR ALTI
Neslihan Sultam on ÖZLEDİĞİM ÇINAR ALTI
Gökhan GURBETOĞLU on ÖZLEDİĞİM ÇINAR ALTI
Gürel SÜRÜCÜ on HAYIR BABA TÜRBESİ
İlter koçak on HAYIR BABA TÜRBESİ
Fikret Ökmen on GUNDİ
Perihan sever dirican on GUNDİ
Hatem on GUNDİ
Selim DURMUŞ on GUNDİ
Hüseyin Ceylan on BERBER  
Tacettin Mert on İŞÇİ
Tacettin Mert on AGORA MEYHANESİ
Gökhan GURBETOĞLU on ANNE ÖP DENİZİ
Songül on ŞİDDET
İsmet Çallıbay on ANNE ÖP DENİZİ
Erdem KAYA on İKİ ARADA BİR DEREDE
Gürel Sürücü on ŞİİRE DAİR ÖNERİLER (2)
Hulusi keleş on AYRIK OTU
Gürel on AYRIK OTU
Mehmet İşbitiren on AYRIK OTU
Bir amatör futbolcu on AMATÖR TİYATROCULARIN DRAMI
Hasan GÜL on KUTSAL EKMEK