HÜSEYİN İNAN’ın idam edilmeden önce Hasan Basri Aydın’ın Malatya’daki evine gelişi.
Hasan Hoca, Malatya’nın Fırat mahallesinde bulunan evinin bahçesinde üç koyun beslerdi.
Her gelen misafire numaradan bu koyunlardan birisini ikram için kesmeye yeltenirdi, misafirler de bunu ciddiye alır engel olurdu.
Bir gün Deniz Gezmiş’le birlikte idam edilen yoldaşımız Hüseyin İnan ile beraber Hasan Hoca’nın evine gidecektik. Gitmeden önce Hoca’nın bu numarasını anlattım ona. “Bak Hüseyin, Hasan Hoca koyunu kesmeye kalkarsa engel olma” dedim; “Bakalım sana ikram için gerçekten kesecek mi…”
Hasan Hoca’nın evine gittik, birbirlerine sarıldılar, hasretle öpüştüler… Hasan Hoca, “Süleyman sana numaramı anlatmıştır, ama bu sefer koyunu keseceğim hiç itiraz etme” dedi ve Hüseyin İnan’ın itirazına fırsat vermeden koyunu yere yatırdı…
Yıl 1971. İsrail başkonsolosu Efraim Elrom öldürülmüş ve Nihat Erim hükümeti ülkeyi saran bir tutuklama hareketi başlatmıştı.
Malatya’da Hasan Basri’nin de aralarında olduğu devrimciler grubu olarak gözaltına alındık ve Diyarbakır’a götürüldük.
Hepimizi askeri bir alanda topladılar. Tüm esirler sıraya dizilmiş kimlik tespiti yapılıyordu. Kimlik tespitinden sonra cezaevine sevk ediliyordu.
Bir hava yüzbaşı masada isimlerimizi yazıyor, bir albay da ayakta dikilmiş onu izliyordu.
Önde ben, arkada Hasan Hoca vardı.
İsmimi yazan yüzbaşı bana “Üzerinde fotoğrafın var mı” dedi. Cüzdanımdan fotoğraf çıkarıp verdim. Hasan Hoca albaya döndü, “Komutan benim fotoğrafım yok, Süleyman’a söyle bana bir fotoğraf ödünç versin çıktığımızda kendisine veririm” dedi.
Albay şaşkın şaşkın bakarken, Malatya’dan Diyarbakır’a işkence ile geçen bir günün ardından biz esir devrimcileri kahkahaya boğmuştu.
Ne hoş… gidenlerin ardında, böyle anıların kalmış olması. Paylaşım için teşekkür ederiz. İşimiz zor da olsa, aranan da olsak, tutuklu da olsa; en zor anımızda bile insani yönümüzü, mizahı elde bırakmamış olmak bile başlı başına ders çıkarmamız gereken bir durum diye düşünüyorum. Saygılarımla…
Hasan GÜL