Yöntem Üzerine Birkaç Söz:
Burada söz konusu edilecek sorunsal şu: Şiir nasıl, hangi yöntemlerle değerlendirilebilir? Bu
sorunsalı yanıtlamak, altını doldurmak hiç de kolay görünmüyor. Geleneksel değerlendirme
araçlarından biri hiç kuşkusuz bir şiiri biçimsel olarak nitelendirmektir. Eğer serbest bir
biçimde yazılmamışsa, divan geleneğinden, halk şiirinden veya başka bir türden besleniyorsa ilk elden böyle bir nitelendirme yapılabilir. Ardından şiirin konusu belirlenerek biçim ve içerik bakımından şiir belirli bir kategoriye yerleştirilebilir. Ancak onun güzel olup olmaması okura bırakılır veya meydana getirdiği yankıya, okunurluğa göre değerlendirilir. Belirli bir şiir değil de şair ele alınacaksa yine şairin biçim özellikleri, konuları, okunurluğu genel eğilimleri ifade edilebilir. Şairin gelenek için olup olmadığı, beslendiği kaynaklar tartışılabilir, imgeleri değerlendirilebilir.
Değerlendirme biçimlerinden örneklendirmeler vermek ve Attila İlhan şiirine yaklaşmak için birkaçı üzerinde durmak faydalı olacaktır. Memet Fuat meşhur antolojisinde, İlhan şiirini
Nâzım Hikmet şirinin bir uzantısı olarak nitelendirmiş, toplumsalcı kaygılarla bireyselci
kaygıları iç içe işlemek isteyen bir şiir olarak değerlendirmiştir. Fuat için aynı zamanda Attila
İlhan, “dilde eskiyi savunan tek toplumsalcı şair” olmuştur.(1) Okunduğu gibi Memet Fuat, İlhan şiirini gelenekler bağlamında ve toplumcu-bireyci çıkmazı içinde değerlendirmiştir.
Hasan Bülent Kahraman da meseleye halk şiiri geleneği bağlamında yaklaşır, 1940’ları
değerlendirirken bu dönem şairlerinin, bu kaynağa yönelmelerini “resmi ideoloji ile
özdeşleşme” olarak görmüş, Attila İlhan’ı ise “alışılmış kalıpların dışına çıkmasıyla” takdir
etmiştir. Kahraman da Fuat gibi geleneksel kaynaklar bağlamında ve dolaylı olarak İlhan
şiirini nitelendirmiştir.(2)
Metin Celal ise İlhan şiirinin “bileşimleri” üzerinde durmuş, genel itibariyle “ulusal bileşim” olarak adlandırdığı bu şiirin şu bileşimlerle meydan geldiğini öne sürmüştür: 1. Halk ve Divan edebiyatı kaynakları, 2. Toplumcu görüş ve estetik, 3. Kendi şiiri ve Batı şiiri. Bu bağlamda celal, İlhan’ın özgün ve büyük bir şiir dünyasını kurduğunu ifade etmiştir. Dolayısıyla Celal, daha ziyade İlhan şirinini kurucu öğelerini belirlemiştir.(3)
Biz burada bu değerlendirme biçimlerini belli oranda bir kenara bırakacak Attila İlhan şiirini
bir bütün içinde ele alarak onun konularını ve söz konusu konulara yaklaşımını belirlemeye
yönelik bir şiir atlasını çıkarmaya çalışacağız.
2005 yılında bu dünyadan göçen Attila İlhan, hiç şüphesiz Türk şiirinde zengin hayal gücü ve imge kurmadaki hüneriyle derin bir iz bıraktı. Elbette İlhan, sade şairliğiyle değil,
romancılığı, yazarlığıyla da tartışmalara konu oldu; ancak bizi burada ilgilendiren onun şair
yanını, şiirleri ve şiir coğrafyasını belirlemektir. Biz burada şairin tek tek şiir kitaplarını,
şiirinin gelişimini, köklerini veya biçim araştırmalarını değil, şiir atlasını ele alacağız. Onun
şiir dünyasının sınırlarını, ele aldığı konuları, bu konulara yaklaşımını belirleyeceğiz. Bunu
yaparken belirlediğimiz belli başlı konuları temalar biçimde kategorilendirecek, ardından bu
konulara yaklaşımı ayrıntılandırmaya, seçme örneklerle, gayret edeceğiz. Böylece Attila İlhan şiirinin değerlendirilmesine dair küçük bir katkı yapacağımızı umuyoruz.
Attila İlhan Şiiri:
1925 yılında doğan şair, uzunca ve üretken bir yaşam sürmüş, 80 yıllık yaşamı boyunca 12
şiir kitabı yayınlamıştır. 1946 yılında Cebberoğlu Mehemmmed ismiyle yazdığı şiir, CHP
yıllık armağanına katılmış, ikinci olarak ödüllendirilmiştir. İlhan’dan habersiz gönderilen bu
şiir ödül alıp şairi tanıtmıştır. Ancak İlhan, o yıllarda CHP karşıtı bir gençti. Çünkü Nâzım
Hikmet okuduğu için liseden kovulmuş, kovuşturma geçirmiştir. Şöyle demiştir: “CHP beni
lise birinci sınıfında iken tutuklayan; mahkemeye veren, okuldan kovan faşist diktanın
partisiydi, ben ona ancak karşı olabilirdim.”(4)
Diyebiliriz ki Attila İlhan şiirini belirleyen büyük oranda bu hadise olmuş, şiirinde görülen kaçak devrimci hal, bu ruhsal kırılma üzerine biçimlenmiş ve şiirinin belkemiğini meydana getirmiş, takıntılı bir hale dönüşmüştür.
Ödülün verildiği jüride yer alan dönemin ünlü eleştirmenlerinden Nurullah Ataç 1948’de Ulus gazetesinde İlhan’a ilişkin şunları yazmıştı: “Attila İlhan’ın ozansılıktan günden güne kurtulacağını, dilini daha yalınlaştırıp olgunlaştıracağını, belki de büyük koçaklamalar (destanlar) yazmağa özeneceğini sanıyorum.”(5)
Ataç’ın ifade ettiği “ozansılık” denebilir. İlhan şiirinin hem en güçlü hem de en zayıf noktasını meydana getirmiştir. İlhan’ı belirleyen, büyük oranda onun şiir gücünü meydana getiren, şairane tavrı, şairane atmosferi, şairane müziği olurken, diğer taraftan bu durum zaman zaman şiirini kurulaştırmış, içeriksizleştirmiş, tekrarlana gelen cansız bir ritim haline dönüştürmüştür.
Attila İlhan Şiirinde Temalar:
İlhan şiirinin ana temasını (1) serüven-yol-korku-tedirginlik-kaçak devrimci gibi başlıklar
altında toplamak mümkündür. Burada şairin yukarıda söz ettiğimiz, ruhsal kırılmasının
yansımalarını görmek mümkündür. Üstat Afşar Timuçin bu ana temayı şöyle ifade ediyor:
“Şiirindeki insan tipi alabildiğine serüvencidir. Ne adına serüvencidir, bu belli olmaz. Gecenin karanlığında istasyonlarda bekleşen, rıhtımlarda gezinen insanlar neyin peşindedir bilemezsiniz. Bunlar mafyacı da olabilirler, gizli siyasal örgütün insanları da olabilirler.”6 Gerçekten de İlhan şiiri bu ana temada, kimliklerin belli belirsiz olduğu bir atmosfer meydana getirmiş, tam manasıyla kendisini ortaya koyamamıştır. Bu tarz şiirin anlaşılabilmesi için meraklısı için notlar’ı veya İlhan’ın ruhsal kırılmasını her zaman akılda tutmak gereklidir. Şiirin böylesi bir yardımcıya ihtiyacı olup olmadığıysa elbette kendi başına bir tartışma konusudur. Söz konusu ana tema yolda olmak haliyle de sürekli bağlantılıdır; ancak yoldaki kişi nereden gelir nereye gider belirsizdir: “yolumdan çekil yavrum / bağlasalar duramam / demir âsâ demir çarık dedim / neyleyim!”(7)
İlhan, bu ana temada yolda olma halini görsel öğelerle de birleştirdiği başka yerde olmak
şiirinde de işliyor, burada zamanı ve mekânı aşan hayranlık verici bir söyleyişe ulaşıyordu,
şiir şöyle başlıyordu: “On iki sıfır beşte izmir’de bir yıldız kaydı / imbat durmuştu kan ter içindeydim / akdeniz’in elindeydim söz temsili / ışıklı bir tesbih karşıyaka’ydı / İstanbul deyip mendebur sisli / bir deniz kahvesinde içiyordum / istanbul soluk yeşil bir tramvaydı / Sultanahmet demişti inliyordu / on iki sıfır beşte izmir’deydim allahım / şiir deniz gibi kımıldıyordu”(8)
İkinci (2) tema olarak şair bir takım betimleyici hikâyelerle örülen portreler çizmiştir.
Sözgelimi Sisler Bulvarı’nda tatyos’un kahrı, Tatyos’un dramını anlatır: “ ‘aşkale’de bir dağ vardı / nefesimi keserdi tıkanırdım / beni varlık vergisi yaktı / üç sefer askerlik ettim / gözüme kargalar konardı”(9)
Bir başkasındaysa bir Çinli konu edilmiştir: “fu hi çen dediğin bir başka türlü sonbahar / fu hi çen’in kederi kederin topa tutarı / veryansın edip içtik yarı geceye kadar / üstelik fu hi çen ödedi paraları / ufak pirinç tüccarı bey ufak pirinç tüccarı”(10)
Üçüncü (3) tema aşk olarak ifade edilebilir. İlhan’ın aşk şiirleri çoğunlukla birinci tema ile
bağlantılı kaçak devrimcinin serüvenci yaşamı içinde belli belirsiz kadınları ifade eder. Bu
şiirlerde kadın erkek ilişkisinden ziyade erkeğin karanlık yaşamı (!) dolayısıyla aşkı
yaşayamaması anlatılmıştır. Söz gelimi aysel git başımdan şiiri şöyle başlıyor: “aysel git
başımdan ben sana göre değilim / ölümüm birden olacak seziyorum / hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim / aysel git başımdan istemiyorum / benim yağmurumda gezinemezsin üşürsün / dağıtır gecelerim sarışınlığını / uykularımı uyusan nasıl korkarsın / hiçbir dakikamı yaşayamazsın / aysel git başımdan ben sana göre değilim / benim için kirletme aydınlığını / hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim”
Aşka böylesi bir yaklaşımın ardından İlhan’ın unutulmaz aşk şiirlerinden belki en önde geleni aşkın kıskançlık ile bağını anlatan üçüncü şahsın şiiri olmuştur. Bu şiirin kıskanmayı aşkın merkezine taşımasıyla ayrı bir yeri olduğu söylenebilir: “gözlerin gözlerime değince/ felaketim olurdu ağlardım/ beni sevmiyordun bilirdim/ bir sevdiğin vardı duyardım/ çöp gibi bir oğlan ipince/ hayırsızın biriydi fikrimce/ ne vakit karşımda görsem/ öldüreceğimden korkardım/ felaketim olurdu ağlardım”(11)
Dördüncü tema (4) kadın başlığı altında, ilk ele alınabilecek şiir daha ziyade memleket
kadınlarının betimlenmesine dayalı kadınlar havası sayılabilir.(12) Burada İlhan, kuru bir
söyleyişle çalışan Anadolu kadınlarını tasvir etmiştir. İlhan neden kızkardeşlerim adlı
şiirdeyse kadınların toplumsal baskı neticesinde kapandıklarını hissettirmiş, onlara şöyle
seslenmiştir: “kim geçerse geçsin yanınızdan/ ışığı kendinize haram ediyorsunuz/ bir vücut noksanını saklar gibisiniz / utanıyorum utancınızdan”(13)
Beşinci tema (5) İstanbul olarak ele alınabilir. İstanbul, İlhan şiirinde büyük oranda şairin
yaşadığı yeri, atmosferi meydana getiriyor. Dolayısıyla burada doğrudan doğruya şehri ele
alan, ona çeşitli yaklaşımlar getiren bir temadan ziyade, şehrin yağmurlu, karanlık, polisiye
bir atmosfer oluşturmak için kullanıldığını söyleyebiliriz.
Altıncı tema (6) işkence sonrası yaşamı veya doğrudan işkenceyi ele alıp anlatıyor. Bu tema
kendisini tek bir şiirle; ama büyük bir şiirle ortaya koymuştur. Türkiye’de işkence üzerine
yazılmış belki de en dikkate değer şiirlerden biridir sana ne yaptılar : “o sabah mı çıkmıştın bir gün önce mi/ bir bıçağın ağzında yürür gibiydin/ demirlerin soğukluğu soluk dudaklarında/ gözlerinde karanlığı dar hücrelerin/ seni görür görmez özgürlüğümden utandım/ söyle ne içersin çay mı kahve mi/ çok değişmişsin birden tanıyamadım”(14)
Yedinci tema (7) otoportre olmuş, İlhan bu şiirlerinde yeniyetmeliğinde yaşadığı yukarıda sözettiğimiz kırılma anını vurgulamıştır: “hani şubattı ilk defa kelepçeliydim/ şaşkınlığımdan çıkmasını bilmeliydim/ …/ hani istanbul’u ilk tanıdığımda/ bir karanlık edinmiştim sansaryanhanı’nda”(15)
Sekizinci temada (8) İlhan orospuları konu edinmiş, onların yaşamını şiirine yansıtmıştır, o
vahim orospu şiirinden: “aynı filmin ısrarla aynı yerden başladığı/ kimliğini öğreniyor her defa başkasından// sonbaharda belma mı büyük rakılar içen/ fuar’da göl gazinosu bıyıklı hovardalar/ aynalar kırılmıştı mersin’de güzelliğinden/ sabahlara kadar zincirleme telefonlar/ istanbul’luymuş adı hülya boğaziçi’nden”(16)
Dokuzuncu temada (9) Kürtlere yer verilmiştir. İlhan şiirinde Kürtler bir bakıma yabancılar,
bir bakıma da çok iyi bilinen yoksullardır: “usul usul karanlıkta Kürtçe konuştular/ ağaç suratlı iki adam/ kürt olduklarını bilmiyordum/ ne dediklerini anlamadım/ …/gurbetçi kirvelerini andılar belki usanıp/ üzerlerine mezar toprağı gibi serpilen yalnızlıktan/… /belki dua ettiler ateş tutmasına/ çaldıkları her kibritin/ görünmez suların sedasını duyup okuyup üflediler”(17)
Sonuç:
Sonuç olarak Attila İlhan’ın şiir dünyasının atlası şu başlıklar halinde ve sıralama göz ardı edilerek çıkarılabilir: 1. Şiirinin genel atmosferini belirleyen serüven-yol-korku-tedirginlik-
kaçak devrimci duygularla yazılmış şiirler. 2. Betimleyici hikâyelerle örülen portreler. 3. Korku dolu bir yaşam süren serüvenci devrimcinin aşk veya âşık halleri. 4. Emekçi memleket kadınlarının hallerini betimleyen kadın şiirleri. 5. Şiirin genel havasını kuran İstanbul fonu. 6. İşkenceli bir yaşamın sıkıntısının anlatan şiir. 7. İlhan’ın ruhsal kırılmalarına göndermeler yapan otoportreler. 8. Yaşamın ağır işçileri orospuların betimlenmesi. 9. Yabancı ve yoksul Kürtler.
Görüldüğü gibi Attila İlhan şiirinin genel havasını zaman zaman bıktırıcı hale gelen kaçak
devrimci şiirleri belirlemiş bununla birlikte şair daha birçok temaya yönelmiş, ancak söz
konusu temaları yeterince işlememiş, derinleştirmemiş bir veya iki şiirle geçmiştir. İlhan şiiri
yazarın ruhsal kırılması ile kaçak devrimcinin atmosferine odaklanmış, zengin hayal ve imge
gücüyle büyük şiirler ortaya koymuş; ancak yeterince boyutlu, toplumsal sorunlara bireysel
yaklaşımlarla yönelen veya kendini sürekli açımlayan-tartışan bir şiir meydana
getirememiştir.
notlar:
1. Memet Fuat, Çağdaş Türk Şiiri Antolojisi, İstanbul: Adam Yayınları, 1999, 44.
2. Hasan Bülent Kahraman, Toplumcu Gerçekçi Şiir Ve Halk Şiiri, Sanat Olayı, Aralık, 1986, Attila İlhan, Korkunun Krallığı, İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2004 içinde, 170.
3. Attila İlhan Şiiri’nde Bileşimler, Attila İlhan, Kimi Sevsem Sensin, İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2012 içinde, 105–114.
4. Attila İlhan, “meraklısı için notlar”, Duvar, Ankara: Bilgi Yayınevi, 1996, 198.
5 . Nurullah Ataç, “Bir Ozan”, Ulus, 17 Şubat 1948, Attila İlhan, Korkunun Krallığı içinde, İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2012, 131.
6. Afşar Timuçin, Yeni Şiirimizin Kısa Romanı, İstanbul: Bulut Yayınları, 218.
7. Attila İlhan, “şahane serseri”, Sisler Bulvarı, Ankara: Bilgi Yayınevi,2001, 9.
8. Attila İlhan, “başka yerde olmak”, Age., 33.
9. Attila İlhan, “tatyos’un kahrı”, Age., 57.
10. Attila İlhan, “fu hi çen”, Yağmur Kaçağı, Ankara: Bilgi Yayınevi,2001, 57.
11. Attila İlhan, “üçüncü şahsın şiiri”, Age., 25.
12. Attila İlhan, “kadınlar havası”, Age., 65.
13. Attila İlhan, “neden kızkardeşlerim”, Ben Sana Mecburum, İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2012, 58.
14 . Attila İlhan, “ sana ne yaptılar”, Böyle Bir Sevmek, İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2011, 11.
15 . Attila İlhan, “ yaş kırktan yukarı”, Yasak Sevişmek, İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2011, 35.
16 . Attila İlhan, “ o vahim orospu”, Elde Var Hüzün, İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2011, 13.
17 . Attila İlhan, “kürtler”, Ben Sana…,62