Günümüzden 5 bin yıl sonra 2010’lu, 2020’li yıllarda Türkiye’de gündelik yaşama ilişkin izler bulmaya çalışan dünyalı kardeşlerimiz bir kazı yapsalar; buluntular arasında çıkacak izler, yaşam alanları, eşyalar, kitap vb. arasında Gürel Sürücü‘nün “Cankurtaran” adlı kitabı çıksa birçok yönden merakını giderirdi.
Cankurtaran‘ı okuduğumda ilk usuma bunlar geldi.
Bir de Zonguldak‘ta maden işçilerinin gittiği kahvelerde usta Tonyalı, Maçkalı fıkra anlatıcılarının sıradan bir olayı bile olağanüstü anlatım gücüyle birleştirince nasıl değerli hazineye dönüştürdüklerini anımsadım.
Sanat bitti, “Herkes 15 dakikalığına ünlü olacak“, Tarihin sonu zırvalıklarını bir kıyıya koyup aha işte öykü diyesi geliyor insanın.
Kendimce bir sanat yapıtında gündelik yaşamdan izler taşımasını önemserim. Yazılan çizilenin yaşamda karşılığı olup olmadığına bakarım.
Kuşkusuz öykünün ne anlattığı da önemlidir. Cankurtaran‘daki öyküler yaşama dokunan, insan sıcaklığının dumanı üzerinde olan öyküler.
Değişen insan ilişkileri içinde debelenen Cankurtaran, günümüzün evrensel yalnızlığını yaşıyor. O benim, o sensin, o bizdir artık. O parasız ise biz de cepleri tamtakır olan emekçi sınıfının yalnızlarıyız.
O sahil, kumları temizleyen araç bizim sahili de temizlemedi mi?
Kahramanların tevazusu, dejavu yaşatıyor bize.
Fiziksel gücü bizden zayıf olanları ezmek alışılmış davranış biçimi oldu.
O yüzden kuşkuluyuz, koruma ve esirgeyici bakışlarla çiçeğe, böceğe, toprağa yaklaşıyoruz.
Öykülerdeki kahramanların bazısı Gürel Sürücü mü? Yazar gözlemlerini baklava arasına dökülen şerbet kıvamında okura sunuyor.
Bilmeyenler için şu öyküyü yineleyerek noktalayalım…
2 iş arkadaşı her gün otobüsle işe gidiyorlarmış. Yol da 1 saatten uzun sürdüğü için zamanı değerlendirmek adına birbirlerine fıkra anlatmaya karar vermişler. Sonra aynı fıkraları anlata anlata ezberlemişler.
Sonra bir gün fıkraları numaralamışlar. Arkadaşlardan biri 28 deyince diğeri basıyor kahkahayı. Diğeri karşılık veriyor: 112… Bu kez diğeri basıyor kahkahayı. Hangi sayı hangi fıkrayı anlatıyor, o denli ezberden içselleştirmişler fıkraları..
Günün birinde aynı otobüse sürekli binen birisi günlerce iki arkadaşı gözlemledikten sonra yancı olarak koyu söyleşiye limon sıkmak için mi bilinmez, iki arkadaşa yaklaşıp “14” diye bağırmış.
Doğallıkla iki arkadaş tepkisiz kalınca: Neden gülmediniz? Siz sayı söyleyip arkasından kahkahalarla gülüyorsunuz. Oysa ben de söyledim işte sayıyı somurttunuz.
Arkadaşlardan biri şu yanıtı vermiş: Anlatmayı bilmiyorsunuz.
Sanat bitti. Tarihin sonu. Ve bir sürü ipe sapa gelmez gerekçe ile itilip kalkılan sanat ve öykü, bitmemiş. Yeter ki siz sanat yapmayı, yazmayı, yaşama dokunmayı unutmayın.
Gürel Sürücü, fıkradan hareketle öyküyü biliyor diyelim. Bu usta işi öykü kitabını okuyun derim. Dargeçitlerden geçtiğimiz günlerde unuttuğumuz değerleri anımsatır ve bizlere belki “Cankurtaran” olur.
Nevzat YILMAZ
Cankurtaran
Yazan : Gürel SÜRÜCÜ
Sayfa: 128
Eylül Yayıncılık
Gürel hocam her yazısını toplumun, emeğin içinden çıkarır gözlerimizin önüne serer. “Cankurtaran” in da kaybolan değerlerimizi, yaşanmışlıkları gözler önüne seçeceğine eminiz. Teşekkürler nevzat bey
Gürel bey her çıkan yeni kitabınızı merakla ve severek okuyorum, her kitabınızda topluma ve içinde yaşadığımız hayatlara gerçeğiyle dokunuyor, öyle hayal mayal mesela değil,her biri hayatın gerçeği içinde.Yüreğinize ve yürekten aktardığınız elinize kalemimize sağlık.